PSİKOFARMAKOLOJİ DERNEĞİ BASIN AÇIKLAMASI
Psikofarmakoloji Derneği ‘nin Uluslararası Katılımlı 4. Ulusal Psikofarmakoloji Kongresi (4. UPFK) 23 Kasım 2011 tarihinde 500’e yakın yerli ve 200’e yakın uluslararası konuşmacı ve katılımcını iştirakiyle başlamıştır.
Ulusal Psikofarmakoloji Kongreleri 2005 yılındanberi yapılmakta ve dünyanın en önde gelen isimlerini davet ederek tüm bilimsel kongrelerde ve tüm dünyada yapıldığı gibi bilimsel tartışmalar yapmasına ve zemin hazırlamaktadır.
Kongrede tartışılan görüşler Psikofarmakoloji Derneği ve / veya Ulusal Psikofarmakoloji Kongrelerinin görüşü değil, tamamen konuşmacıların kendi görüşlerini yansıtmaktadır ve derneği ve kongrelerini bağlamamaktadır.
Durum böyle iken 4.Ulusal Psikofarmakoloji Kongresi’nin ikinci günü olan 24.11.2011 tarihinde Harvard Üniversitesi’nden Profesör Irving Kirsch ve Manchester Üniversitesinden Profesör Ian Anderson “ Antidepresanlar depresyon tedavisinde faydalıdır” şeklindeki münazara konusu etrafında, iddia eden taraf olan Prof. Ian Anderson “antidepresanlar depresyon tedavisinde faydalıdır” fikrini savunurken, Profesör Irving Kirsch ise tamamen bir bilimsel tartışma şekli olan münazara (debate) esasları çerçevesinde bu fikre karşı çıkarak “antidepresanlar depresyon tedavisinde faydalı değildir “ tezini savunmuştur. Münazarayı Prof. Dr. Mehmet Zihni Sungur yönetmiş ve münazara sonunda ise: HER HASTANIN BİREYSEL OLARAK DEĞERLENDİRİLEREK DOKTORLARI/PSİKİYATRLARI TARAFINDAN TEDAVİSİNİN PLANLANMASI GEREKTİĞİ SONUCUNA VARILMIŞTIR.
Ne var ki, 25 Kasım 2011 tarihli bazı basın organlarında Prof. Ian Andersonu’un görüşlerine yer verilmeden “antidepresanlar intihara yol açıyor” başlıklı haberler yayınlandığı görülmüş ve bu haberlerde derneğimizin ve kongremizin adı geçtiğinden ve de bu görüşlerin bazı hastlar tarafından yanlış anlaşılarak, intihar dahil çok ciddi sonuçlara yol açabileceği endişesiyle bu basın açıklaması yapılması zorunlu hale gelmiştir.
Kirsch ve arkadaşları 2008 yılında da “Initial severity and antidepressant benefits:A meta-analysis of data submitted to the Food and Drug Administration” başlıklı makalede antidepresan tedavilerin plaseboya göre orta derece bir üstünlükleri olduğu ve yayınlanmamış verilerin dahil edilmesi ile antidepresan etkinliğin daha da düşük olacağını bildirmişlerdir. O dönemde Türkiye’de de bazı basın ve yayın organlarında bu çalışmanın mahreç gösterildiği yayınlarda, antidepresan ilaçların plasebodan daha fazla etkilerinin olmadığı yönündeki haberlerin bu ilaçları almakta olan psikiyatri hastalarının zihinlerini bulandırdığı ve hatta bazılarının bu sebeple tedavilerini kestiği bilinmektedir. Bizler Psikofarmakoloji Derneği üyesi psikiyatri uzmanı hekimler olarak o dönemde Klinik Psikofarmakoloji Bülteni’nde peş peşe 2 editoryal yayınlayarak bu konularda uyarılar ve bilimsel açıklamalar yapmıştık ( http://www.psikofarmakoloji.org/pdf/18_4_1.pdf
http://www.psikofarmakoloji.org/pdf/19_2_1.pdf )
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’ne göre depresyon, tüm hastalıklar arasında görülme sıklığı açısından dördüncü sırada olan, tedavi edilmediğinde intihar gibi çok ciddi riskleri taşıyan ve yaşam kalitesini bozan önemli bir ruhsal bozukluktur. Gerek ilaç endüstrisi destekli ve gerekse bağımsız çok sayıda çalışma ile etkinlikleri test edilen ve kanıtlanan bir çok ilaç antidepresan olarak ruhsat alabilmiştir. işte bu yüzden antidepresanlar yarım asırdan fazla bir süredir güvenle kullanılmaktadır. Depresyon tek bir klinik antite olmayıp, unipolar, bipolar, karma, disforik özellikli, ajite, retarde, atipik, psikotik özellikli ve melankolik, v.s. isimlerle adlandırılan klinik görünümlerinin yanında, depresyonun şiddeti de önem arzetmekte ve geniş bir yelpazede dağılan ve hepsine de halk arasında ‘depresyon’ diye adlandırılan, depresyonun bu çok değişik klinik alttiplerinin her birinin tedavisinde antidepresan ilaçların ve yardımcı ilaçların seçimi, ilaçların dozu, tedavi süresi, v.s. profesyonellik ve ustalık gerektirebilen hekimlik mesleğinin inceliklerinin yeterli ölçüde karşılanamadığı uygulamalarla da antidepresanların etkililiği konusunda kuşkuların çıkmasına yol açılabilmektedir. Diğer bir husus antidepresan etkinin ortaya çıkabilmesi 4-6 haftalık kullanım süresi gerektirir. Antidepresan ilaç tedavisi ise, ortalama 12 ay sürdürülmelidir. Hasta remisyona girdikten sonra antidepresan ilaç 4-6 ay tedavi dozunda tutulup, daha sonra idame dozuna geçilmelidir. Bir yıl dolduğunda da antidepresan ilaç aylar içinde dozu tedricen azaltılarak kesilmelidir. İlaç kesildikten sonra belirtiler yinelerse, antidepresan ilacın tekrar başlanması ve 3-6 ay daha tedavinin sürdürülmesi gibi bilgiler artık herkesin bildiği klasikleşmiş bilgilerdir. Kirsch’in fikirlerine dayanak oluşturan çoğu çalışma ise genellikle birkaç ay sürmüştür.
Depresyonun en dramatik komplikasyonu intihar olup; depresyon vak’alarının %15 kadarı intihar nedeniyle ölmektedir. Tüm intiharların %70’i depresyon vak’alarıdır. ABD'de intihar, ölüm nedenleri arasında 7. sırada yer almaktadır. Seçici serotonin gerialım inhibitörlerinin (SSRI) tüm dünyada yaygın bir şekilde kullanıldığı 1990 yılından sonraki dönemde intihar oranlarının anlamlı olarak düştüğünün istatistiksel gerçek olarak karşımızda duruyor olması da, antidepresan ilaç tedavisinin önemini gösteren ve antidepresan ilaçların depresyonda etkili olduğunun gösteren diğer bir kanıttır.
Bu bu gerçeklere ve kanıtlara rağmen antidepresanların etkisizliğini , dahası ANTİDEPRESANLAR İNTİHARA YOL AÇIYOR iddiası bilimsel dayanaktan yoksundur.
Diğer bir iddia olan gebelikte ilaç kullanılması sonucunda doğumsal anomaliler gibi bozuklukların sadece gebelikte antidepresan kullanımı sonucunda değil; röntgen ışınına maruz kalmaktan, tıbbı diğer branaşlarında da kullanılan bir çok ilaçla olabilmektedir. Örneğin en çok kullanılan ilaçlardan ağrı kesiciler, soğuk algıınlığı ilaçları, antibiyotikler ve hatta bazı vitaminler de dahil sayılabilir. Bunun önlemi reçetesiz ilaç satışının engellenmesinden geçmektedir.
Sonuç olarak, sorumlu medyanın, antidepresan kullanan hastaların ilaçlarını bırakmaları sonucunda intihar da dahil halk sağlığını ciddi bir şekilde etkileme potansiyeli olan bu haberi düzeltmek üzere basın açıklamamızı yayınlamasını ve antidepresan kullanan hastaların ise, kesinlikle bu habere bakarak ve de hekimlerine danışmadan kendiliklerinde kullanmakta oldukları antidepresan ilaçlarını kesmemelerini önemle tavsiye ederiz. 25.11.2011
Saygılarımızla
Prof. Dr.İsmail AK |
Prof. Dr. Mesut ÇETİN |
|
Prof. Dr. Oğuz Karamustafalıoğlu |
||